15 Ocak 2016 Cuma

Akademisyenlerin Bildirisi Üzerine Hukuki Notlar


Ocak 2016
 [Bu yazı 1128 akademisyenin imzaladığı bildiri üzerine Neşe Özgen tarafından derlenmiş, sosyal medyada paylaşılmıştır. 
Bu  konuları bilmemiz gerektiğini düşündüğüm için bu bloga aldım. Her zaman için gerekli olan hukuki bilgiler sonuçta. En azından şu an için geçerli olan yasalar konusunda bilgilendiriyor.  DK]


Savcılığa çağrılan ve hukuk desteği isteyenlere genel duyuru:

HUKUK BANYOSU (GİRİŞ)

….
1) Hakkınızda silsile ile açılması kuvvetle muhtemel soruşturmalar için devletin henüz gidiş yolunda karar kılmadığı görülüyor. Diğer bir deyişle, devletin bu soruşturmaları hangi usulde, hangi yasal formüle neye dayanarak yürüteceği konusunda karar vermediği, şimdilik tek örnek davranmadığı anlaşılıyor.
2) Yazıştığınız forumlara düşen birkaç örnekten (akademisyen arkadaşımın ilettiği) şimdilik görebildiğim ise şundan ibaret;

i) Soruşturmalar bazı mahallerde YÖK ün 12 Ocak 2016 tarihli “gereği yapılacaktır” açıklamasına paralel olarak bizzat üniversite kurullarınca başlatılmış ve savunmalar da üniversite organlarınca istenir halde iken;
ii) Birkaç diğer örnekte ise soruşturmanın yerel savcı tarafından başlatıldığı ve imzacının CMK 145 uyarınca ifade vermeye çağrılmış bulunduğu…

3) Kanaatim, ilk yöntemin kısa sürede terk edileceği ve soruşturmaların yaygın olarak savcılıklar eliyle götürüleceği şeklindedir.
İki nedenle:
i) 2547 sayılı YÖK kanunu’nun “Disiplin ve Ceza İşleri” başlıklı 53. maddesi, bu maddeye göre disiplin amirleri veya üniversite içinde oluşturulacak kurullar eliyle yürütülecek soruşturmaları akademisyenlerin " görevleri dolayısıyla ya da görevlerini yaptıkları sırada işledikleri ileri sürülen suçlarla" sınırlamış. Aynı maddenin 7. bendinde ise ;
“ İdeolojik amaçlarla Anayasada yer alan temel hak ve hürriyetleri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü veya dil, ırk, sınıf, din ve mezhep ayrılığına dayanılarak nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldırmak maksadıyla işlenen suçlarla bunlara irtibatlı suçlar, öğrenme ve öğretme hürriyetini doğrudan veya dolaylı olarak kısıtlayan, kurumların sükûn, huzur ve çalışma düzenini bozan boykot, işgal, engelleme, bunları teşvik ve tahrik, anarşik ve ideolojik olaylara ilişkin suçlar ile ağır cezayı gerektiren suçüstü hallerinde, yukarıda yazılı usuller uygulanmaz; bu hallerde kovuşturmayı Cumhuriyet Savcısı doğrudan yapar
denilerek, “ideolojik amaçlı eylemler” ile “göreviniz” arasındaki bağ tamamen koparılmış. Bu yüzden de size 7. Bentten yürüyeceklerdir. Çünkü, işi savcılık eliyle yürütmeyi; dolayısıyla işlediğinizi öne sürdükleri “suçu” görevinizle ilgili ele almayarak, yani şahsınızı doğrudan bir terör soruşturmasının içine çekerek, böylece eyleminizi iki kere aşağılamış olmayı tercih edeceklerdir.
ii) Bundan daha kesin olanı ise, Anayasa Mahkemesinin 14.1.2015 tarihli bir kararı ile, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 53. maddesinin (b) fıkrasının ikinci cümlesinin çoktan iptal edildiği; bu nedenle mevcut disiplin yönetmeliğinin AYM kararının yürürlüğe girdiği Kasım ayından bu yana uygulanamadığı; Adalet Bakanlığının bir Yasa taslağı üzerinde çalıştığı ancak henüz bunun kanunlaşmadığı; ez cümle Kasım ayından bu yana ortada üniversite kurulları eliyle sizlere ceza verebilecekleri YÖK içi bir yasal düzenlemenin kalmadığı gerçeğidir. Şu anda üniversite kurullarının sizlere karşı eli kolu zaten bağlıdır yani. Dolayısıyla üniversite kurullarınca savunması istenen arkadaşların savunmalarına bu durumu yazmaları ve aşağıdaki anayasa mahkemesi kararını ekine koymaları kafidir. Başka bir savunuda bulunmanıza bile gerek yok. …
Konuyla ilgili olarak şu örnek habere bakabilirsiniz ;
Sözü edilen AYM kararı da şurada:
http://www.kararlaryeni.anayasa.gov.tr/…/48959878-088a-45bc…

4) Savcılıklar eliyle yürütülecek soruşturmalara gelince;
Burada şimdilik arkadaşımın ilettiği tek bir celp örneği üzerinden konuşmak durumundayım, ama gene de müstakbel şablon konusunda epey bir fikir veriyor…
‘Tebliğin mevzuu’ kısmında iki adet suça işaret ediliyor;
i) Türk Milletini, Cumhuriyeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisini aşağılama
ii) Terör örgütü propagandası yapmak
...Her ikisini de gayet büyük bir ciddiyetle ele alıp arkadaşlarıma buradan önerilerimi iletmek istiyorum. Benzer bir celp ile karşılaştığınızda şu bilgileri lütfen aklınızda tutarak savcılığa gidin;
i) Savcının bu örnekte “Türk Milletini, Cumhuriyeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisini aşağılama” diye tabir ettiği “suç” , TCK nun 301. Maddesine denk düşer ve bu maddenin 4. Bendi “Bu suçtan dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.” Diyerek özel bir soruşturma usulü emreder. Nitekim Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 9.5.2008 tarih ve 18/1 sayılı genelgesinde bu “önceden izin şartı” nın usulü dairesi etraflıca açıklanmış ve eke koyduğum Genelge metninin 2. Sayfasında da (B başlığı) görüldüğü üzere, cumhuriyet savcılarının Adalet Bakanlığınca haklarında ayrı ayrı soruşturma izni verilmiş olmadıkça, kendilerine suç isnadında bulunulan bu kişilerin savunmasını alamayacakları, bunları hiçbir şekilde ifadeye çağıramayacakları; öncelikle hakkınızda Genelgede açıklanan usulü dairesinde bir fezleke hazırlanıp adalet bakanlığına gönderilmesi gerektiği ve ancak bu fezlekeye dayanarak Bakanın soruşturmaya izin vermesinden sonra ifade için celp edilebileceğiniz hususu apaçık kurala bağlanmıştır.
Öyleyse savcıya gittiğinizde ilk sormanız gereken şey, hakkınızda böyle bir Adalet Bakanı izninin bulunup bulunmadığı olmalıdır. Yok ise ( ki bu oldukça uzun bir prosedür olduğundan şu aşamada tamamlanmış olması beklenemez ) savcıya yasa dışı işlem yaptığı hatırlatılıp, usulüne uygun bir izinle ifadeye çağrılıncaya kadar hiçbir soruya cevap verilmeyeceği belirtilip oradan ayrılınmalıdır. …

ii) Terör örgütü propagandası yapmak! Fakat böyle bir suç (propaganda suçu) zaten “kanunlarımızda” bulunmamakta. Savcının demeye getirdiği “propaganda” suçunun tam şekli şemali ise TCK 220. Madde 8. bentte tabir edilir ve metni aynen 
şöyledir ;
// (8) Örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. (1)
––––––––––––

(1) 11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanunun 11 inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “veya amacının” ibaresi “cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde” şeklinde değiştirilmiştir. //
Dikkat ederseniz maddenin hemen altında yer alan 1 no’lu dipnotta, 2013 de madde metninin değiştiği ve metinden “veya amacının” ibaresi çıkarılarak yerine “cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde” ifadesinin getirildiği yazılı.
Yani, 2013 tarihli bu değişiklikten önceki düzenlemede örgüt propagandası suçunun kapsamı çok genişti. Evet yani o zamanlar örgüt propagandası diye bir suç vardı. Ama artık yok. …
Yeni düzenleme ile propaganda suçunun oluşabilmesi içinse, cebir, şiddet veya tehdidin meşru gösterilmesi, övülmesi veya teşvik edilmesi ölçütü getirilmiş. Ceza kanunu açısından cebir, şiddet ve tehdidin ne anlama geldiği bilindiğinden, bu eklemenin mahkemelerin propaganda suçunun kapsamı konusunda takdir yetkisini oldukça sınırladığı açıktır herhâlde. Mahkeme önüne gelen yazı, açıklama ve benzeri düşünce açıklamaları örgütü açıkça övse dahi, örgütün cebir şiddet içeren yöntemini övmüyorsa yahut bu yöntemlerden bahsettiği halde onları yermeyerek meşru göstermek cihetine gidilmediği sürece (…) bu türden düşünce açıklamaları suçun oluşması için yeterli olmayacaktır.
Örgütün cebir, şiddet veya tehdit İÇERMEYEN diğer yöntemlerini savunan söz, yazı, sloganlar ise suç kapsamında değerlendirilmeyecektir. Dolayısıyla lütfen savcıya gittiğinizde, imzacısı olduğunuz metnin “örgütü eleştirmeyerek” zımnen onun propagandasını yaptığı bir an kabul edilseydi bile, bildiride “örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren herhangi bir yöntemini öven veya ondan bahsettiği halde yermeyen” somut ifadeler bulunmadığı sürece eyleminizin madde 220’yle temasının mümkün olmadığını bildiğinizi açıkça belli edin ve (…) savcıya sorun; “Sayın savcı, acaba imzacısı olduğum bildiri üzerinde ‘örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek’ nitelikte bulduğunuz ifadenin üzerini benim için fosforlu kalemle çizebilir misiniz ? Bir daha ki ziyaretimde savunmamı buna göre hazırlayacağım da”
Konuyla ilgili bir yazı şurada ;
http://blog.radikal.com.tr/…/4yargi-paketinde-orgut-propaga…
(Bu link çalışmıyor. dk)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder