27 Ocak 2016 Çarşamba

Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı

• Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, 15.10.1985 tarihinde imzaya açılmıştır. 
• Türkiye anlaşmaya 21.11.1988 tarihinde imza koymuş, anlaşma 9.12.1992 tarihinde onaylanmıştır. Yürürlük tarihi ise 1.4.1993 olarak belirlenmiştir. 3/10/1992 tarih ve 21364 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 


Görsel Kaynak bkz.

ÖNSÖZ 
İşbu Şartı imzalayan Avrupa Konseyi üyesi Devletler, Avrupa Konseyi’nin amacının üyeleri arasında ortak mirasları olan ideal ve ilkeleri korumak ve gerçekleştirmek için daha ileri bir birlik sağlamak olduğunu düşünerek, Bu amacın gerçekleştirilmesinin yollarından birisinin idari alanda anlaşmalar yapmak olduğunu düşünerek, Yerel makamların her türlü demokratik rejimin temellerinden birisi olduğunu düşünerek, Vatandaşların kamu işlerinin sevk ve idaresine katılma hakkının Avrupa Konseyine üye Devletlerin tümünün paylaştığı demokratik ilkelerden biri olduğunu düşünerek, Bu hakkın en doğrudan kullanım alanının yerel düzeyde olduğuna kani olarak, Gerçek yetkilerle donatılmış yerel makamların varlığının hem etkili hem de vatandaşlara yakın bir yönetimi sağlayacağına kani olarak, Değişik Avrupa ülkelerinde özerk yerel yönetimlerin korunması ve güçlendirilmesinin demokratik ilkelere ve idarede ademi merkeziyetçiliğe dayanan bir Avrupa oluşturulmasında önemli bir katkı sağlayacağını düşünerek, Bunun demokratik bir şekilde oluşan karar organlarına ve sorumlulukları bakımından, bu sorumlulukların kullanılmasındaki olanak ve yöntemler bakımından ve bu sorumlulukların karşılanması için gerekli kaynaklar bakımından geniş bir özerkliğe sahip yerel makamların varlığını gerektirdiğini teyid ederek,

MADDE 1- Taraflar bu Şart’ın 12 maddesinde belirtilen şekil ve ölçüde kendilerini aşağıdaki maddelerle bağlı kabul edeceklerini taahhüt ederler. 

I. BÖLÜM 
Özerk Yerel Yönetimlerin Anayasal ve Hukuki Dayanağı 
MADDE 2- Özerk yerel yönetimler ilkesi ulusal mevzuatla ve uygun olduğu durumlarda anayasa ile tanınacaktır. 

Özerk Yerel Yönetim Kavramı 
MADDE 3- 
1- Özerk yerel yönetim kavramı yerel makamların, kanunlarla belirlenen sınırlar çerçevesinde, kamu işlerinin önemli bir bölümünü kendi sorumlulukları altında ve yerel nüfusun çıkarları doğrultusunda düzenleme ve yönetme hakkı ve imkanı anlamını taşır. 
2- Bu hak, doğrudan, eşit ve genel oya dayanan gizli seçim sistemine göre serbestçe seçilmiş üyelerden oluşan ve kendilerine karşı sorumlu yürütme organlarına sahip olabilen meclisler veya kurul toplantıları tarafından kullanılacaktır. Bu hüküm, mevzuatın olanak verdiği durumlarda, vatandaşlardan oluşan meclislere, referandumlara veya vatandaşların doğrudan katılımına olanak veren öteki yöntemlere başvurulabilmesini hiçbir şekilde etkilemeyecektir. 

Özerk Yerel Yönetimin Kapsamı
MADDE 4- 
1- Yerel yönetimlerin temel yetki ve sorumlulukları anayasa ya da kanun ile belirlenecektir. Bununla beraber, bu hüküm yerel yönetimlere kanuna uygun olarak belirli amaçlar için yetki ve sorumluluklar verilmesine engel teşkil etmeyecektir. 
2- Yerel Yönetimler, kanun tarafından belirlenen sınırlar içerisinde, yetki alanlarının dışında bırakılmış olmayan veya başka herhangi bir makamın görevlendirilmemiş olduğu tüm konularda faaliyette bulunmak açısından tam takdir hakkına sahip olacaklardır. 
3- Kamu sorumlulukları genellikle ve tercihan vatandaşa en yakın olan makamlar tarafından kullanılacaktır. Sorumluluğun bir başka makama verilmesinde, görevin kapsam ve niteliği ile yetkinlik ve ekonomi gerekleri gözönünde bulundurulmalıdır. 
4- Yerel makamlara verilen yetkiler normal olarak tam ve münhasırdır. Kanunda öngörülen durumların dışında, bu yetkiler öteki merkezi veya bölgesel makamlar tarafından zayıflatılamaz veya sınırlandırılamaz. 
5- Yerel makamların merkezi veya bölgesel bir makam tarafından yetkilendirildiği durumlarda, bu yetkilerin yerel koşullarla uyumlu olarak kullanılabilmesinde yerel makamlara olanaklar ölçüsünde takdir hakkı tanınacaktır. 
6- Yerel makamları doğrudan ilgilendiren tüm konulara ilişkin planlama ve karar alma süreçleri içinde, kendileriyle olanaklar ölçüsünde zamanında ve uygun biçimde danışılacaktır. (Türkiye’nin çekince koyduğu paragraf) 

Yerel Yönetim Sınırlarının Korunması 
MADDE 5- Yerel yönetimlerin sınırlarında, mevzuatın elverdiği durumlarda ve mümkünse bir referandum yoluyla ilgili yerel topluluklara önceden danışılmadan değişiklik yapılamaz. 

Yerel Makamların Görevleri İçin Gereken Uygun İdari Örgütlenme ve Kaynaklar 
MADDE 6- 
1- Kanunla düzenlenmiş daha genel hükümlere halel getirmemek koşuluyla, yerel makamlar kendi iç idari örgütlenmelerini, bunları yerel ihtiyaçlarla uyumlu kılmak ve etkin idare sağlamak amacıyla, kendileri kararlaştırabileceklerdir. (Türkiye’nin çekince koyduğu paragraf) 
2-Yerel yönetimlerde görevlilerin çalışma koşulları liyakat ve yeteneğe göre yüksek nitelikli eleman istihdamına imkan verecek ölçüde olmalıdır; bu amaçla yeterli eğitim olanaklarıyla ücret ve mesleki ilerleme olanakları sağlanmalıdır. 

Yerel Düzeydeki Sorumlulukların Kullanılma Koşulları 
MADDE 7- 
1- Yerel düzeyde seçilmiş temsilcilerin görev koşulları görevlerin serbestçe yerine getirilmesi olanağını sağlayabilmelidir. 
2- Görev koşulları söz konusu görevin yürütülmesi sırasında yapılacak masrafların uygun biçimde mali tazminiyle birlikte, uygunsa, kazanç kaybının tazminine veya yapılan işin karşılığında ücret ve buna tekabül eden sosyal sigorta primlerinin ödenmesine olanak sağlayacaktır. 
3- Yerel olarak seçilmiş kişilerin görevleriyle bağdaşmayacak işlev ve faaliyetler kanunla veya temel hukuki ilkelere göre belirlenir. (Türkiye’nin çekince koyduğu paragraf) 

Yerel Makamların Faaliyetlerinin İdari Denetimi 
MADDE 8- 
1- Yerel makamların her türlü idari denetimi ancak kanunla veya anayasa ile belirlenmiş durumlarda ve yöntemlerle gerçekleştirilebilir. 
2- Yerel makamların faaliyetlerinin idari denetimi normal olarak sadece kanunla ve anayasal ilkelerle uygunluk sağlamak amacıyla yapılacaktır. Bununla beraber, üstmakamlar yerel makamları yetkili kıldıkları işlerin gereğine göre yapılıp yapılmadığını idari denetimine tabi tutabileceklerdir. 
3- Yerel makamların idari denetimi, denetleyen makamın müdahalesinin korunması amaçlanan çıkarların önemiyle orantılı olarak sınırlandırılmasını sağlayacak biçimde yapılmalıdır. (Türkiye’nin çekince koyduğu paragraf) 

Yerel Makamların Mali Kaynakları 
MADDE 9
1- Ulusal ekonomik politika çerçevesinde, yerel makamlara kendi yetkileri dahilinde serbestçe kullanabilecekleri yeterli mali kaynaklar sağlanacaktır. 
2- Yerel makamların mali kaynakları anayasa ve kanunla belirlenen sorumluluklarla orantılı olacaktır.
3- Yerel makamların mali kaynaklarının en azından bir bölümü oranlarını kendilerinin kanunun koyduğu sınırlar dahilinde belirleyebilecekleri yerel vergi ve harçlardan sağlanacaktır. 
4- Yerel makamlara sağlanan kaynakların dayandığı mali sistemler, görevin yürütülmesi için gereken harcamalardaki gerçek artışların mümkün olduğunca izlenebilmesine olanak tanımaya yetecek ölçüde çeşitlilik arz etmeli ve esneklik taşımalıdır. (Türkiye’nin çekince koyduğu paragraf) 
5- Mali bakımdan daha zayıf olan yerel makamların korunması, potansiyel mali kaynakların ve karşılanması gereken mali yükün eşitsiz dağılımının etkilerini ortadan kaldırmaya yönelik mali eşitleme yöntemlerinin veya buna eş önlemlerin alınmasını gerektirir. Bu yöntemler ve önlemler yerel makamların kendi sorumluluk alanlarında kullanabilecekleri takdir hakkını azaltmayacaktır. 
6- Yeniden dağıtılan kaynakların yerel makamlara tahsisinin nasıl yapılacağı konusunda, kendilerine uygun bir biçimde danışılacaktır. (Türkiye’nin çekince koyduğu paragraf) 
7- Mümkün olduğu ölçüde, yerel makamlara yapılan hibeler belli projelerin finansmanına tahsis edilme koşulu taşımayacaktır. Hibe verilmesi yerel makamların kendi yetki alanları içinde kendi politikalarına ilişkin olarak takdir hakkı kullanmadaki temel özgürlüklerine halel getirmeyecektir. (Türkiye’nin çekince koyduğu paragraf)
8- Yerel makamlar sermaye yatırımlarının finansmanı için kanunla belirlenen sınırlar içerisinde ulusal sermaye piyasasına girebileceklerdir. 

Yerel Makamların Birlik Kurma ve Birliklere Katılma Hakkı 
MADDE 10- 
1- Yerel makamlar yetkilerini kullanırken, ortak ilgi alanlarındaki görevlerini yerine getirebilmek amacıyla, başka yerel makamlarla işbirliği yapabilecekler ve kanunlar çerçevesinde birlikler kurabileceklerdir. 
2- Her devlet, yerel makamların ortak çıkarlarının korunması ve geliştirilmesi için birliklere üye olma ve uluslararası yerel makamlar birliklerine katılma hakkını tanıyacaktır. (Türkiye’nin çekince koyduğu paragraf) 
3- Yerel makamlar, kanunla muhtemelen öngörülen şartlar dahilinde, başka devletlerin yerel makamlarıyla işbirliği yapabilirler. (Türkiye’nin çekince koyduğu paragraf) 

Özerk Yerel Yönetimlerin Yasal Korunması 
MADDE 11- Yerel yönetimler kendi yetkilerinin serbestçe kullanımı ile anayasa veya ulusal mevzuat tarafından belirlenmiş olan özerk yönetim ilkelerine riayetin sağlanması amacıyla yargı yoluna başvurma hakkına sahip olacaklardır. (Türkiye’nin çekince koyduğu paragraf) 

II. BÖLÜM 
Muhtelif Hükümler Yükümlülükler 
MADDE 12- 
1- Her Akit Taraf, bu Şart’ın I. Bölümündeki paragraflardan en az 10 tanesi aşağıdakilerin arasından seçilmek üzere en az 20 paragrafı ile kendisini bağlı kabul etmeyi taahhüt edecektir: 
• Madde 2, 
• Madde 3, paragraf 1 ve 2, 
• Madde 4, paragraf 1,2 ve 4, 
• Madde 5, 
• Madde 7, paragraf 1, 
• Madde 8, paragraf 2, 
• Madde 9, paragraf 1,2 ve 3, 
• Madde 10, paragraf 1, 
• Madde 11 

2- Sözleşmeye taraf olan her Devlet onay, kabul veya tasvip belgesini tevdi ederken, bu Maddenin 1. paragraf hükümlerine uygun olarak seçtiği paragrafları Avrupa Konseyi Genel Sekreterine bildirecektir.

3- Herhangi bir Taraf Devlet, bu Maddenin 1. paragrafı hükümlerine göre Sözleşmenin henüz kabul etmemiş olduğu herhangi bir paragrafıyla veya paragraflarıyla kendini bağlı addedeceğini daha sonraki herhangi bir tarihte Genel Sekretere bildirebilir. 
Sonradan kabul edilen bu tür yükümlülükler, böylece bildirimde bulunan Akit Tarafın onay, kabul veya tasvip işleminin ayrılmaz bir parçası addedilecek ve Genel Sekreterin bildirimi aldığı tarihten sonra geçecek üç aylık süreyi izleyen ayın ilk gününden başlamak üzere aynı etkiyi taşıyacaktır. 

Bu Şart’ın Kapsayacağı Makamlar
MADDE 13- İşbu Şart’ta yer alan özerk yerel yönetim ilkeleri Akit Tarafın ülkesinde mevcut bulunan yerel makamların tüm kategorileri için uygulanır. Bununla beraber her bir Akit Taraf, onay, kabul veya tasvip belgesini sunarken, bu Şart’ın yerel veya bölgesel makamların sadece hangi kategorileri için uygulanmasını öngördüğünü veya uygulama dışında bırakmayı öngördüğü kategorileri belirleyebilir. Avrupa Konseyi Genel Sekreterine daha sonra yapabileceği bildirimlerle, yukarıdakilerden başka yerel veya bölgesel makam kategorilerini de Şart’ın kapsamına dahil edebilir. 

Bilgi Sağlanması
MADDE 14- Her Akit Taraf bu Şart’ın hükümlerine uygunluk sağlamak amacıyla kabul ettiği mevzuat hükümleriyle aldığı öteki önlemler konusuna ilişkin tüm bilgiyi Avrupa Konseyi Genel Sekreterine iletecektir. 

III. BÖLÜM 
İmza, Onay ve Yürürlüğe Girme 
MADDE 15- 
1- Bu Şart Avrupa Konseyi üyesi tüm ülkelerin imzasına açık olacaktır. Onay, kabul veya tasvip işlemine tabi olacaktır. Onay, kabul veya tasvip belgeleri Avrupa Konseyi Genel Sekreterine tevdi edilecektir. 
2- Bu Şart Avrupa Konseyi üyesi ülkelerden dördünün bu Şart’la bağlı olmayı kabul ettiklerini yukarıdaki paragraf hükümlerine uygun olarak daha sonra bildirmelerinden itibaren geçecek üç aylık süreyi izleyen ayın ilk günü yürürlüğe girecektir. 
3- Bu Şart’la bağlı olmayı kabul edeceğini daha sonra beyan eden herhangi bir üye Devlet bakımından, bu Şart onay, kabul veya tasvip belgesinin tevdi tarihinden sonra geçecek üç aylık bir süreyi izleyen ayın ilk günü yürürlüğe girecektir. 

Topraklara İlişkin Hüküm 
MADDE 16- 
1- Herhangi bir Devlet, imzalama sırasında veya onay, kabul veya tasvip belgesini tevdi ederken bu Şart’ın uygulanacağı toprak ya da toprakları belirleyebilir. 
2- Herhangi bir Devlet daha sonraki herhangi bir tarihte yapacağı ve Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne muhatap bir beyanla, bu Şart’ın uygulanma alanını beyanda belirleyeceği başka herhangi bir toprağı teşmil edebilir. Şart, bu tür topraklar için, bu beyanın Genel Sekreterin eline geçtiği tarihten sonra geçecek 3 aylık süreyi izleyen ayın ilk günü yürürlüğe girecektir. 
3- Yukarıdaki iki paragraf çerçevesinde yapılan herhangi bir beyan, bu beyanda belirlenen herhangi bir toprak bakımından, Genel Sekretere hitaben yapılacak bir bildirim ile geri çekilebilir. Bu geri çekme, Genel Sekreterin bu bildirimi aldığı tarihten sonra geçecek altı aylık süreyi izleyen ayın ilk günü yürürlüğe girecektir. 

Çekilme 
MADDE 17- 
1- Herhangi bir Taraf, kendisi bakımından bu Şart’ın yürürlüğe girişini izleyen beş yıllık bir sürenin geçmesinden sonra, bu Şart’tan çekilebilir. Bu durumlarda, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine altı ay önce bildirimde bulunulacaktır. 
Bu tür çekilmeler, Taraf Devlet sayısının dörtten az olmaması koşuluyla diğer Taraf Devletler bakımından Şart’ın geçerliliğini etkilemeyecektir. 
2- Yukarıda paragrafta belirlenen hükümler çerçevesinde herhangi bir Taraf Devlet, 12. maddenin 1. paragrafında öngörülen sayı ve tipteki paragraflarla bağlı olduğu sürece, Şart’ın I. Bölümünün herhangi bir paragrafından çekilebilir. 
Herhangi bir Taraf Devlet bir paragraftan çekilerek 12. maddenin 1. paragrafının gereğini karşılamayan bir duruma geliyorsa, Şart’ın kendisinden de çekilmiş sayılacaktır. 

Bildirimler 
MADDE 18- Avrupa Konseyi Genel Sekreteri: 
a) Her imzalamayı; 
b)Tüm onay, kabul veya tasvip belgelerinin tevdiini; 
c) Bu Şart’ın 15. madde hükümlerine göre her yürürlüğe giriş tarihini; 
d)12. Maddenin 2. ve 3. paragraflarının hükümlerinin uygulanması çerçevesinde alınan her bildirimin; 
e)13. Maddenin hükümlerinin uygulanması çerçevesinde alınan her bildirimi; 
f) Bu Şart’a ilişkin diğer herhangi bir işlem, bildirim veya yazışmayı Avrupa Konseyi üyesi Devletlere bildirecektir. 

Yukarıdaki hükümleri kabul zımnında gereği gibi yetkili kılınmış aşağıda imzaları bulunanlar işbu Şart’ı imzalamışlardır. 

Avrupa Konseyi arşivlerinde saklanacak işbu Sözleşme, İngilizce ve Fransızca olarak ve her iki metin de aynı derecede geçerli olmak üzere, tek nüsha halinde 15 Ekim 1985 tarihinde Strasbourg’da düzenlenmiştir. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Avrupa Konseyi üyesi Devletlerin her birine bu Şart’ın aslına uygun suretlerini iletecektir.

http://www.tbb.gov.tr/mevzuat/kanunlar/Avrupa_Yerel_Yonetimler_ozerklik_Sarti.pdf 
Erişim Tarihi: 27 Ocak 2016

24 Ocak 2016 Pazar

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 10 Aralık 1948 tarih ve 217 A (III) sayılı Kararıyla ilan edilmiştir. 6 Nisan 1949 tarih ve 9119 Sayılı Bakanlar Kurulu ile "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin Resmi Gazete ile yayınlanması yayımdan sonra okullarda ve diğer eğitim müesseselerinde okutulması ve yorumlanması ve bu Beyanname hakkında radyo ve gazetelerde münasip neşriyatta bulunulması" kararlaştırılmıştır. Bakanlar Kurulu Kararı 27 Mayıs 1949 tarih ve 7217 Sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmıştır.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu; İnsanlık topluluğunun bütün bireyleriyle kuruluşlarının bu Bildirgeyi her zaman göz önünde tutarak eğitim ve öğretim yoluyla bu hak ve özgürlüklere saygıyı geliştirmeye, giderek artan ulusal ve uluslararası önlemlerle gerek üye devletlerin halkları ve gerekse bu devletlerin yönetimi altındaki ülkeler halkları arasında bu hakların dünyaca etkin olarak tanınmasını ve uygulanmasını sağlamaya çaba göstermeleri amacıyla tüm halklar ve uluslar için ortak ideal ölçüleri belirleyen bu İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini ilan eder.

https://www.amnesty.org.tr/icerik/56/1468/20-yilin-ardindan-silah-ticareti-anlasmasi
Madde 1- Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.

Madde 2- Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu Bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. Ayrıca, ister bağımsız olsun, ister vesayet altında veya özerk olmayan ya da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı ülke yurttaşı olsun, bir kimse hakkında, uyruğunda bulunduğu devlet veya ülkenin siyasal, hukuksal veya uluslararası statüsü bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir.

Madde 3 -Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.

Madde 4- Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz, kölelik ve köle ticareti her türlü biçimde yasaktır.

Madde 5- Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez.

Madde 6- Herkesin, her nerede olursa olsun, hukuksal kişiliğinin tanınması hakkı vardır.

Madde 7- Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasanın korunmasından eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir. Herkesin bu Bildirgeye aykırı her türlü ayrım gözetici işleme karşı ve böyle işlemler için yapılacak her türlü kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı vardır.

Madde 8- Herkesin anayasa yada yasayla tanınmış temel haklarını çiğneyen eylemlere karşı yetkili ulusal mahkemeler eliyle etkin bir yargı yoluna başvurma hakkı vardır.

Madde 9- Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz, tutuklanamaz ve sürgün edilemez.

Madde 10- Herkesin, hak ve yükümlülükleri belirlenirken ve kendisine bir suç yüklenirken, tam bir şekilde davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından hakça ve açık olarak görülmesini istemeye hakkı vardır.

Madde 11 1. Kendisine bir suç yüklenen herkes, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı açık bir yargılama sonunda, yasaya göre suçlu olduğu saptanmadıkça, suçsuz sayılır. 2. Hiç kimse işlendiği sırada ulusal yada uluslararası hukuka göre bir suç oluşturmayan herhangi bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu sayılamaz. Kimseye suçun işlendiği sırada uygulanabilecek olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.

Madde 12- Kimsenin özel yaşamına, ailesine konutuna ya da haberleşmesine keyfi olarak karışılamaz, şeref ve adına saldırılamaz. Herkesin bu gibi karışma ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır.

Madde 13 1. Herkesin bir devletin toprakları üzerinde serbestçe dolaşma ve oturma hakkı vardır. 2. Herkes , kendi ülkesi de dahil olmak üzere, herhangi bir ülkeden ayrılmak ve ülkesine yeniden dönmek hakkına sahiptir.

Madde 14 1. Herkesin zulüm altında başka ülkelere sığınma ve sığınma olanaklarından yararlanma hakkı vardır. 2. Gerçekten siyasal nitelik taşımayan suçlardan veya Birleşmiş Milletlerin amaç ve ülkelerine aykırı eylemlerden doğan kovuşturma durumunda bu haktan yararlanılamaz.

Madde 15 1. Herkesin bir yurttaşlığa hakkı vardır. 2. Hiç kimse keyfi olarak yurttaşlığından veya yurttaşlığını değiştirme hakkından yoksun bırakılamaz.

Madde 16 1. Yetişkin her erkeğin ve kadının, ırk, yurttaşlık veya din bakımlarından herhangi bir kısıtlamaya uğramaksızın evlenme ve aile kurmaya hakkı vardır. 2. Evlenme sözleşmesi, ancak evleneceklerin özgür ve tam iradeleriyle yapılır. 3. Aile, toplumun, doğal ve temel unsurudur, toplum ve devlet tarafından korunur.

Madde 17 1. Herkesin tek başına veya başkalarıyla ortaklaşa mülkiyet hakkı vardır. 2. Hiç kimse keyfi olarak mülkiyetinden yoksun bırakılamaz.

Madde 18- Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, din veya topluca, açık olarak ya da özel biçimde öğrenim, uygulama, ibadet ve dinsel törenlerle açığa vurma özgürlüğünü içerir.

Madde 19- Herkesin düşünce ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak düşüncelerinden dolayı rahatsız edilmemek, ülke sınırları söz konusu olmaksızın, bilgi ve düşünceleri her yoldan araştırmak, elde etmek ve yaymak hakkını gerekli kılar.

Madde 20 1. Herkesin silahsız ve saldırısız toplanma, dernek kurma ve derneğe katılma özgürlüğü vardır. 2. Hiç kimse bir derneğe girmeye zorlanamaz.

Madde 21 1. Herkes, doğrudan veya serbestçe seçilmiş temsilciler aracılığı ile ülkesinin yönetimine katılma hakkına sahiptir. 2. Herkesin ülkesinin kamu hizmetlerinden eşit olarak yararlanma hakkı vardır. 3. Halkın iradesi hükümet otoritesinin temelidir. Bu irade, gizli veya serbestliği sağlayacak benzeri bir yöntemle genel ve eşit oy verme yoluyla yapılacak ve belirli aralıklarla tekrarlanacak dürüst seçimlerle belirlenir.

Madde 22- Herkesin, toplumun bir üyesi olarak, sosyal güvenliğe hakkı vardır. Ulusal çabalarla ve uluslararası işbirliği yoluyla ve her devletin örgütlenmesine ve kaynaklarına göre, herkes onur ve kişiliğinin serbestçe gelişim için gerekli olan ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının gerçekleştirilmesi hakkına sahiptir.

Madde 23 1. Herkesin çalışma, işini serbestçe seçme, adaletli ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır. 2. Herkesin, herhangi bir ayrım gözetmeksizin, eşit iş için eşit ücrete hakkı vardır. 3. Herkesin kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır ve gerekirse her türlü sosyal koruma önlemleriyle desteklenmiş bir yaşam sağlayacak adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır. 4. Herkesin çıkarını korumak için sendika kurma veya sendikaya üye olma hakkı vardır.

Madde 24- Herkesin dinlenmeye, eğlenmeye, özellikle çalışma süresinin makul ölçüde sınırlandırılmasına ve belirli dönemlerde ücretli izne çıkmaya hakkı vardır.

Madde 25 1. Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır. Herkes, işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi iradesi dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahiptir. 2. Anaların ve çocukların özel bakım ve yardım görme hakları vardır. Bütün çocuklar, evlilik içi veya evlilik dışı doğmuş olsunlar, aynı sosyal güvenceden yararlanırlar.

Madde 26 1. Herkes eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel eğitim aşamasında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleksel eğitim herkese açıktır. Yüksek öğretim, yeteneklerine göre herkese tam bir eşitlikle açık olmalıdır. 2. Eğitim insan kişiliğini tam geliştirmeye ve insan haklarıyla temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel topluluklar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir. 3. Çocuklara verilecek eğitimin türünü seçmek, öncelikle ana ve babanın hakkıdır.

Madde 27 1. Herkes toplumun kültürel yaşamına serbestçe katılma, güzel sanatlardan yararlanma, bilimsel gelişmeye katılma ve bundan yararlanma hakkına sahiptir. 2. Herkesin yaratıcısı olduğu bilim, edebiyat ve sanat ürünlerinden doğan maddi ve manevi çıkarlarının korunmasına hakkı vardır.

Madde 28- Herkesin bu Bildirgede öngörülen hak ve özgürlüklerin gerçekleşeceği bir toplumsal ve uluslararası düzene hakkı vardır.

Madde 29 1. Herkesin, kişiliğinin serbestçe ve tam gelişmesine olanak veren topluma karşı ödevleri vardır. 2. Herkes haklarını kullanırken ve özgürlüklerinden yararlanırken, başkalarının hak ve özgürlüklerinin tanınması ve bunlara saygı gösterilmesinin sağlanması ve demokratik bir toplumda genel ahlak ve kamu düzeniyle genel refahın gereklerinin karşılanması amacıyla yalnız yasayla belirlenmiş sınırlamalara bağlı olur. Bu hak ve özgürlükler hiçbir koşulda Birleşmiş Milletlerin amaç ve ilkelerine aykırı olarak kullanılamaz.

Madde 30- Bu bildirgenin hiçbir kuralı, herhangi bir devlet, topluluk veya kişiye, burada açıklanan hak ve özgürlüklerden herhangi birinin yok edilmesini amaçlayan bir girişimde veya eylemde bulunma hakkını verir biçimde yorumlanamaz.

https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/pdf01/203-208.pdf

15 Ocak 2016 Cuma

Akademisyenlerin Bildirisi Üzerine Hukuki Notlar


Ocak 2016
 [Bu yazı 1128 akademisyenin imzaladığı bildiri üzerine Neşe Özgen tarafından derlenmiş, sosyal medyada paylaşılmıştır. 
Bu  konuları bilmemiz gerektiğini düşündüğüm için bu bloga aldım. Her zaman için gerekli olan hukuki bilgiler sonuçta. En azından şu an için geçerli olan yasalar konusunda bilgilendiriyor.  DK]


Savcılığa çağrılan ve hukuk desteği isteyenlere genel duyuru:

HUKUK BANYOSU (GİRİŞ)

….
1) Hakkınızda silsile ile açılması kuvvetle muhtemel soruşturmalar için devletin henüz gidiş yolunda karar kılmadığı görülüyor. Diğer bir deyişle, devletin bu soruşturmaları hangi usulde, hangi yasal formüle neye dayanarak yürüteceği konusunda karar vermediği, şimdilik tek örnek davranmadığı anlaşılıyor.
2) Yazıştığınız forumlara düşen birkaç örnekten (akademisyen arkadaşımın ilettiği) şimdilik görebildiğim ise şundan ibaret;

i) Soruşturmalar bazı mahallerde YÖK ün 12 Ocak 2016 tarihli “gereği yapılacaktır” açıklamasına paralel olarak bizzat üniversite kurullarınca başlatılmış ve savunmalar da üniversite organlarınca istenir halde iken;
ii) Birkaç diğer örnekte ise soruşturmanın yerel savcı tarafından başlatıldığı ve imzacının CMK 145 uyarınca ifade vermeye çağrılmış bulunduğu…

3) Kanaatim, ilk yöntemin kısa sürede terk edileceği ve soruşturmaların yaygın olarak savcılıklar eliyle götürüleceği şeklindedir.
İki nedenle:
i) 2547 sayılı YÖK kanunu’nun “Disiplin ve Ceza İşleri” başlıklı 53. maddesi, bu maddeye göre disiplin amirleri veya üniversite içinde oluşturulacak kurullar eliyle yürütülecek soruşturmaları akademisyenlerin " görevleri dolayısıyla ya da görevlerini yaptıkları sırada işledikleri ileri sürülen suçlarla" sınırlamış. Aynı maddenin 7. bendinde ise ;
“ İdeolojik amaçlarla Anayasada yer alan temel hak ve hürriyetleri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü veya dil, ırk, sınıf, din ve mezhep ayrılığına dayanılarak nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldırmak maksadıyla işlenen suçlarla bunlara irtibatlı suçlar, öğrenme ve öğretme hürriyetini doğrudan veya dolaylı olarak kısıtlayan, kurumların sükûn, huzur ve çalışma düzenini bozan boykot, işgal, engelleme, bunları teşvik ve tahrik, anarşik ve ideolojik olaylara ilişkin suçlar ile ağır cezayı gerektiren suçüstü hallerinde, yukarıda yazılı usuller uygulanmaz; bu hallerde kovuşturmayı Cumhuriyet Savcısı doğrudan yapar
denilerek, “ideolojik amaçlı eylemler” ile “göreviniz” arasındaki bağ tamamen koparılmış. Bu yüzden de size 7. Bentten yürüyeceklerdir. Çünkü, işi savcılık eliyle yürütmeyi; dolayısıyla işlediğinizi öne sürdükleri “suçu” görevinizle ilgili ele almayarak, yani şahsınızı doğrudan bir terör soruşturmasının içine çekerek, böylece eyleminizi iki kere aşağılamış olmayı tercih edeceklerdir.
ii) Bundan daha kesin olanı ise, Anayasa Mahkemesinin 14.1.2015 tarihli bir kararı ile, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 53. maddesinin (b) fıkrasının ikinci cümlesinin çoktan iptal edildiği; bu nedenle mevcut disiplin yönetmeliğinin AYM kararının yürürlüğe girdiği Kasım ayından bu yana uygulanamadığı; Adalet Bakanlığının bir Yasa taslağı üzerinde çalıştığı ancak henüz bunun kanunlaşmadığı; ez cümle Kasım ayından bu yana ortada üniversite kurulları eliyle sizlere ceza verebilecekleri YÖK içi bir yasal düzenlemenin kalmadığı gerçeğidir. Şu anda üniversite kurullarının sizlere karşı eli kolu zaten bağlıdır yani. Dolayısıyla üniversite kurullarınca savunması istenen arkadaşların savunmalarına bu durumu yazmaları ve aşağıdaki anayasa mahkemesi kararını ekine koymaları kafidir. Başka bir savunuda bulunmanıza bile gerek yok. …
Konuyla ilgili olarak şu örnek habere bakabilirsiniz ;
Sözü edilen AYM kararı da şurada:
http://www.kararlaryeni.anayasa.gov.tr/…/48959878-088a-45bc…

4) Savcılıklar eliyle yürütülecek soruşturmalara gelince;
Burada şimdilik arkadaşımın ilettiği tek bir celp örneği üzerinden konuşmak durumundayım, ama gene de müstakbel şablon konusunda epey bir fikir veriyor…
‘Tebliğin mevzuu’ kısmında iki adet suça işaret ediliyor;
i) Türk Milletini, Cumhuriyeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisini aşağılama
ii) Terör örgütü propagandası yapmak
...Her ikisini de gayet büyük bir ciddiyetle ele alıp arkadaşlarıma buradan önerilerimi iletmek istiyorum. Benzer bir celp ile karşılaştığınızda şu bilgileri lütfen aklınızda tutarak savcılığa gidin;
i) Savcının bu örnekte “Türk Milletini, Cumhuriyeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisini aşağılama” diye tabir ettiği “suç” , TCK nun 301. Maddesine denk düşer ve bu maddenin 4. Bendi “Bu suçtan dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.” Diyerek özel bir soruşturma usulü emreder. Nitekim Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 9.5.2008 tarih ve 18/1 sayılı genelgesinde bu “önceden izin şartı” nın usulü dairesi etraflıca açıklanmış ve eke koyduğum Genelge metninin 2. Sayfasında da (B başlığı) görüldüğü üzere, cumhuriyet savcılarının Adalet Bakanlığınca haklarında ayrı ayrı soruşturma izni verilmiş olmadıkça, kendilerine suç isnadında bulunulan bu kişilerin savunmasını alamayacakları, bunları hiçbir şekilde ifadeye çağıramayacakları; öncelikle hakkınızda Genelgede açıklanan usulü dairesinde bir fezleke hazırlanıp adalet bakanlığına gönderilmesi gerektiği ve ancak bu fezlekeye dayanarak Bakanın soruşturmaya izin vermesinden sonra ifade için celp edilebileceğiniz hususu apaçık kurala bağlanmıştır.
Öyleyse savcıya gittiğinizde ilk sormanız gereken şey, hakkınızda böyle bir Adalet Bakanı izninin bulunup bulunmadığı olmalıdır. Yok ise ( ki bu oldukça uzun bir prosedür olduğundan şu aşamada tamamlanmış olması beklenemez ) savcıya yasa dışı işlem yaptığı hatırlatılıp, usulüne uygun bir izinle ifadeye çağrılıncaya kadar hiçbir soruya cevap verilmeyeceği belirtilip oradan ayrılınmalıdır. …

ii) Terör örgütü propagandası yapmak! Fakat böyle bir suç (propaganda suçu) zaten “kanunlarımızda” bulunmamakta. Savcının demeye getirdiği “propaganda” suçunun tam şekli şemali ise TCK 220. Madde 8. bentte tabir edilir ve metni aynen 
şöyledir ;
// (8) Örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. (1)
––––––––––––

(1) 11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanunun 11 inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “veya amacının” ibaresi “cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde” şeklinde değiştirilmiştir. //
Dikkat ederseniz maddenin hemen altında yer alan 1 no’lu dipnotta, 2013 de madde metninin değiştiği ve metinden “veya amacının” ibaresi çıkarılarak yerine “cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde” ifadesinin getirildiği yazılı.
Yani, 2013 tarihli bu değişiklikten önceki düzenlemede örgüt propagandası suçunun kapsamı çok genişti. Evet yani o zamanlar örgüt propagandası diye bir suç vardı. Ama artık yok. …
Yeni düzenleme ile propaganda suçunun oluşabilmesi içinse, cebir, şiddet veya tehdidin meşru gösterilmesi, övülmesi veya teşvik edilmesi ölçütü getirilmiş. Ceza kanunu açısından cebir, şiddet ve tehdidin ne anlama geldiği bilindiğinden, bu eklemenin mahkemelerin propaganda suçunun kapsamı konusunda takdir yetkisini oldukça sınırladığı açıktır herhâlde. Mahkeme önüne gelen yazı, açıklama ve benzeri düşünce açıklamaları örgütü açıkça övse dahi, örgütün cebir şiddet içeren yöntemini övmüyorsa yahut bu yöntemlerden bahsettiği halde onları yermeyerek meşru göstermek cihetine gidilmediği sürece (…) bu türden düşünce açıklamaları suçun oluşması için yeterli olmayacaktır.
Örgütün cebir, şiddet veya tehdit İÇERMEYEN diğer yöntemlerini savunan söz, yazı, sloganlar ise suç kapsamında değerlendirilmeyecektir. Dolayısıyla lütfen savcıya gittiğinizde, imzacısı olduğunuz metnin “örgütü eleştirmeyerek” zımnen onun propagandasını yaptığı bir an kabul edilseydi bile, bildiride “örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren herhangi bir yöntemini öven veya ondan bahsettiği halde yermeyen” somut ifadeler bulunmadığı sürece eyleminizin madde 220’yle temasının mümkün olmadığını bildiğinizi açıkça belli edin ve (…) savcıya sorun; “Sayın savcı, acaba imzacısı olduğum bildiri üzerinde ‘örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek’ nitelikte bulduğunuz ifadenin üzerini benim için fosforlu kalemle çizebilir misiniz ? Bir daha ki ziyaretimde savunmamı buna göre hazırlayacağım da”
Konuyla ilgili bir yazı şurada ;
http://blog.radikal.com.tr/…/4yargi-paketinde-orgut-propaga…
(Bu link çalışmıyor. dk)