25 Kasım 2015 Çarşamba

Hitler ve Nasyonal Sosyalizm

Dilara Kahyaoğlu
2000-2011

Thema Larrousse, s: 250

Araştırmacılar, nasyonal sosyalizmin ideolojik köklerini Fichte, Hegel, Nietzsche,  Heinrich von Treitschke, Oswald Spengler,  Houston Stewart Chamberlain’da bulurlar. Ama bu düşünsel birikimin kullanılmasını sağlayan asıl etken I. Dünya savaşı yenilgisinin orta sınıflarda yarattığı hayal kırıklığı ve yoksullaşma oldu. Versaillles Antlaşması’nın ağır hükümlerine boyun eğen hainlerden hesap sorma ve yeniden silahlanma yönündeki çağrılarla askeri çevrelerde kolayca destek bulan Hitler,  yoğun bir propaganda ile işlediği yayılma ülküsüne Alman ırkının üstünlüğü ve yüce misyonu gibi fanatik bir inancı ve toplumsal devrim coşkusunu da eklemeyi başardı. 

Nasyonal sosyalizmin temel ilkeleri en iyi ifadesini Hitler’in  Mein Kampf” (“Kavgam”) adlı yapıtında bulmuştur. Nasyonal sosyalizm; tutucu ve milliyetçi bir ideolojiyi, radikal bir toplumsal öğretiyle bağdaştırma denemesiydi. Bu çerçevede akılcılığı, hukuk düzenini ve insan haklarını reddederek, bunların yerine mutlak bir otoriteyi ve bireyin devlete bağlılığını geçirmeyi amaçlıyordu. İnsanlar ve ırklar arasındaki eşitsizlikten yola çıkarak güçlünün zayıfı yönetim hakkını öne çıkarıyordu.   Rakip siyasal ve dinsel kurumları baskı altına almaya ya da ortadan kaldırmaya çalışırken sertliğe ve vahşete başvurmayı gerekli ve haklı görüyordu.

***

BİLGİ PENCERESİ

Adolf Hitler (d. 20 Nisan 1889, Braunauam Inn - ö. 30 Nisan 1945, Berlin), Avusturya asıllı Alman politikacı, devlet adamı ve diktatör. 1933 itibari ile Almanya'nın başbakanı ve 1934'den ölümüne kadar Almanya'nın devlet başkanıydı. Devlet başkanı olduğu dönemde başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı makamlarını birleştirerek führer unvanı altında devlet başkanlığı yapmıştır. 1921-1945 yılları arasında Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin başkanlığını yapmıştı. Politikacı kimliği dışında bir ressam, yazar ve askerdi.

Hitler, Almanya'da I. Dünya Savaşı sonrasında yaşanan Büyük Buhran'dan güç kazandı. Propaganda ve karizmatik bir dille, alt ve orta tabakanın ekonomik istemlerine ümit veriyordu; bunun yanında da belli bir seviyede milliyetçilik, sosyalizm, antisemitizm, anti-komünizm ve anti-kapitalizm de sunuyordu. Ekonominin tekrar kurulması, yeniden silahlandırılmış bir ordu ve totaliter ve faşist bir rejimle; Hitler saldırgan bir dış politika izleyerek Alman "yaşam alanı"nı (Lebensraum) genişletmek amacıyla Polonya'ya saldırdı. Yıldırım savaşı (Blitzkrieg) taktikleri ile Mihver Devletleri ittifakı ile birlikte Avrupa'nın büyük bölümünü ve Asya'nın bir kısmını istila etti.

ABD'nin II. Dünya Savaşı'na Müttefiklerin tarafına katılması ve Kızıl Ordu'nun ilerlemesi ile Alman ordusu gerilemeye başladı. Sovyet güçlerinin 23 Nisan 1945'te Berlin'e girmesi ile Almanya'nın yenilgisi kesinleşmişti. İstila edilen Berlin'de; Hitler, eşi Eva Hitler (Eva Braun) ile yeraltı sığınağında (Führerbunker) 30 Nisan 1945 günü intihar etti. Cesedi vasiyeti üzerine takipçileri tarafından yakıldı. 8 Mayıs 1945'te Alfred Jodl'ın imzaladığı teslim belgesiyle Büyük Alman İmparatorluğu tamamen yok oldu.


***

TOPLAMA  KAMPLARI
İdeolojinin temeli ırkçılığa dayanır. Irk; Hitler’e göre insan varlığının merkezi ilkesi,  dünya tarihinin anahtarıdır. Dünyaya hakim olma ayrıcalığı yalnız “Ari” ırka aittir. “Asalak”, “mikrop taşıyıcılar”, “çürüme nedeni”,  gibi nitelemelerle anılan Yahudiler ise diğerlerinin kanını kirletip zehirleyen,  doğuştan bozucu unsurlar olmakla suçlandılar. Bu yüzden daha ilk yıllardan itibaren terör, baskı ve tecrit için toplama kampları açıldı. İlk Kamp 1933’de Münih yakınlarında açılmıştır. İlk aşamada kamplarda her türlü aşağılama ve baskı vardı ama daha cehenneme dönüşmemişti, oysa savaş başladıktan sonra buraları tam bir cehenneme dönüşmüştür. 1939’dan sonra kampa getirilenlerin sayısı hızla arttı.

Kamplarda her esirin ait olduğu kategori elbisesinin üzerine işlenen üçgenin rengi ile ayırt ediliyordu.

*Siyasi tutuklular, direnişçiler, Nazi karşıtları: Kırmızı
*Adi suçlular: Yeşil
*Eşcinseller: Pembe
*Yehova Şahitleri: Mor
*Toplum dışılar: Siyah

1939-45 arası bu kamplara 1 650 000 insanın götürüldüğü zannediliyor (bu rakam ırklarından ötürü kamplara götürülenleri kapsamamaktadır). Bu rakamın en az 550 000’i ölmüştür (en fazla ölüm siyasi tutuklularda). 
Toplama kampları sistemi içinde baskı ve imha arasında temel bir ayırım vardı. Bir yanda Yehova Şahitleri, eşcinseller, direnişçiler öte yanda Çingeneler, Yahudiler ve akıl hastaları. Birinciler kötü muamele, zorla çalıştırma, salgın hastalıklar, sonu gelmeyen cezalar, sürekli aşağılama ve işkenceyle korkunç kaderi yaşadılar. Pek çoğu bunlardan ötürü öldü. İkinciler ise doğrudan gaz odalarında ölüme gönderildi.

Nazilerin Yahudi sorununun “kesin çözüm”ü (Nihai Çözüm) olarak adlandırdığı olgu (Avrupa’daki tüm Yahudilerin yok edilmesi) çeşitli evrelerden geçmiştir.

*1939’a kadar: Yahudileri Almanya’dan sürmek “göç ettirme politikası/tehcir”.

*1939’da:  Yahudileri sonradan göç ettirmek üzere bir kampta toplamak.

*1940’da:  Fransa yenilince Hint Okyanusu’nda geniş bir bölgede toplama projesi. (SS vali denetiminde- Madagaskar Planı).

*Bu arada göç ve getto politikası izlendi.

*1941 dönüm noktası oldu: Komünistlerin ve Yahudilerin yakalandıkları yerde kadın, çocuk demeden öldürülmesi kararı alındı (750 000 kişi öldürüldü).
Aynı katliam kamplarda da devam etti. Gaz odaları, kurbanların öldürülmesi için en çabuk ve gizlenmesi en kolay yöntemdi. Nihai Çözüm.

Altı milyon Yahudi kurban sayısının ilk doğrulandığı yer Nürnberg duruşmalarıdır.

Doğu Avrupa, Polanya, Baltık Yahudilerinin % 90’ı ile, 
Ukrayna ve Beyaz Rusya Yahudilerinin yaklaşık üçte ikisi öldürülmüştür.
Romanya ve Macaristan'da bu oran % 50’dir. 
Batı Avrupa’da oranlar önemli ölçüde farklıdır: 
Hollanda’da % 75, 
Belçika’da % 50, 
Fransa’da %25, 
İtalya’da %20.

1930’lu yıllarda Nazi Almanya’sında değersiz yaşamlara son verilmesini savunan teoriler gelişmişti. Hitler’in emri ile akıl hastalarına “ötenazi” uygulandı. Toplam 100 000 kişi bu yolla yok edildi.
Çingeneler de (Romanlar) aynı yollardan yok edildi. Kurbanların toplam sayısı 250 000 olarak tahmin edilmektedir. Bu rakam Avrupa çingene nüfusunun üçte biridir.

PROPAGANDA
Değişik toplumsal sınıfların en uyumsuz ve başarısız unsurlarını saflarına çekebilen Nasyonal Sosyalizm kitleleri zorlama ve yönlendirme yöntemleri bakımından da yeni bir anlayış getirdi.  Bütün iletişim ve kültür araçlarını kullanarak kesintisiz bir propaganda bombardımanı uyguladı.

Lenin tipi (vb.) ile Hitler tipi propaganda arasında büyük farklar vardır. Lenin’in propagandaları bir takım efsanelere içgüdülere çağrıda bulunsa da yine de rasyonel bir temele dayanıyordu. Naziler propagandayı soysuzlaştırmışlardır. Onların propagandası irrasyoneldir ve daha çok kine, öfkeye, korkuya ve gurura dayanmaktadır. Kitleyi hatip ile birlikte kendinden geçirme ve coşturma esasına dayanır. Psikolojik batarya olarak kitleyi şok edecek ne varsa kullanılırdı, ortada fikir diye bir şeyden eser bırakılmıyor, kelimeler ve sloganlar yağmur gibi yağdırılıyordu.

Mussolini,  “Modern insan kandırılmağa son derece elverişli bir yaratıktır” derken, Hitler, “ Halkın çoğunluğu kadın gibidir, öylesine zaafları var ki, düşüncelerini yönlendiren muhakemeden ziyade,  duyguları üzerinde yapılan etkidir” der. Hitler, “propaganda sayesinde iktidara geldik, propaganda sayesinde dünyayı fethedeceğiz” diyordu. Siyasal propagandada cinsel duygulara da hitap ediliyordu (erkeklik duygusu, erkek gururu, erkek büyüklüğü vb.)

Naziler, düzenli ve resmi her yerde hazır üniformalı kadrolarıyla  “son derece güçlüyüz”  havasını yaymayı başardılar. Bu propaganda aygıtının gerisinde toplama kampları ve gizli poliste odaklaşan terör aygıtı yatıyordu.  Propaganda aracılığı ile basmakalıp ırkçı düşünceler bir kitle hareketine dönüştürülüyordu. Örneğin Yahudileri nefret edilen ve korkulan her şeyin simgesi olarak gösteren aldatıcı retorik; Yahudilerin toplumun bütün sınıflarına düşman olduğu imgesini yarattı.

Nasıl iktidara gelmişlerdi?
Nazi partisinin Almanya’da iktidara gelmesi 14 yıllık bir süreyi kapsamıştır.  Yukarıda anlatıldığı gibi Almanya I.Dünya savaşından yenik olarak çıkmıştı; hem toplumsal psikoloji açısından çökkün ve eziktirler, hem de ekonomik olarak ülkede büyük sıkıntılar yaşanmaktaydı.  1919’dan başlayarak demokrasiden memnun olmayan, çoğunluğu asker kökenli insanlar, bir araya gelmeye başladı.  Hitler bu grupları ve insanları bir araya getirerek Nazi partisini kurdu. 1929 Ekonomik Bunalımı ile sarsılan dünyada bu durumun sonuçları en fazla kendini Almanya’da hissettirmiştir. Bu umutsuz ortamda yeni bir umut olarak kendini göstermeyi başaran Nazi Partisi 1930 seçimlerinde Parlamentoda (Reichstag)  büyük başarı kazandı. 30 Ocak 1933’de Hitler önderliğinde bir koalisyon hükümeti kuruldu. Hemen arkasından 27 Şubat 1933’de Reichstag’da çıkan bir yangın ile Hitler Bolşevik tehlikesini ileri sürdü ve bu ortamda 5 Mart 1933 seçimlerine gidildi. Oyların  % 44’ini alan Nazi partisi çoğunluğu ele geçirdi.

24 Mart 1933’te hükümete diktatörce yetkiler veren yasalar çıkardılar ve bir kaç ay içinde Almanya totaliter bir devlet durumuna geldi. Cumhurbaşkanı Hindenburg’un ölümünden sonra Hitler cumhurbaşkanlığı makamını kaldırdı ve başkomutanlık makamı oluşturup bunu da kendi üstlendi “Führer und reich-skanzler”-  “önder ve şansölye” oldu (Ağustos 1934).



Bu süreçte bütün askeri birlikler ve subaylar, Hitler’e kişisel bağlılık yemini etmek zorunda bırakıldı. 19 Ağustos’ta yapılan plebisitte yaklaşık % 88’lik bir oy çokluğu ile bütün bu girişimler Alman halkı tarafından onaylandı.

1934 - 39 arasında ülke içinde tam bir denetim kurmaya çalışan ve bunu başaran Naziler,  hazır hale geldiklerine inandıkları 1938 yılından itibaren  (1938-1945 arası) Almanya dışındaki topraklara yayılma politikasını uyguladılar. Lebensraum ya da Yaşam Alanı kavramı ile formüle ettikleri bu politikaya göre Almanya'da üstün Alman halkı için yeterli toprak yoktu. Hitler, Ari ırkın burada "sıkıştığını" ileri sürmüştü. Ona göre Doğu ülkelerinin toprakları ele geçirilmeli ve Almanlar için "yaşam alanı" haline getirilmeliydi.

Almanya’nın II. Dünya savaşını başlatması Hitler’in planlarının kaçınılmaz bir sonucu idi. Nasyonal Sosyalizm totaliter ve eşitsizliğe dayalı bir düzen kurmada kendini yalnızca Almanya ile sınırlama niyetinde olmadığını daha başında göstermişti. Hareketin dinamizmi genişleme ve yayılmasına bağlıydı ve doğası gereği kendi iradesini sınırlama yeteneğinden yoksundu. Hareketi ancak daha üstün karşı bir güç durdurabilirdi.

1941’e kadar elde edilen askeri başarılar üzerine elde etmeyi planladıkları yerleri daha da genişlettiler, sonunda Hitler’in hedefi Nasyonal Sosyalizmi bütün dünyaya egemen kılacak ve insanlığı Alman süngülerinin koruduğu ve birleşik bir parti bürokrasisinin yönettiği bir barışın nimetlerini sunacak bir dünya düzeni kurma planına dönüştü.

Bütün bu planlar, altı yıl sonra Almanya’nın yenilgiye uğraması ile sona erdi. Bölünmüş işgal edilmiş bir Almanya ortaya çıktı.
***
BİLGİ PENCERESİ

Totalitarizm bireyin özgürlüğünün devlet tarafından ortadan kaldırılması ve bireysel yaşamın ikinci dereceye bırakılmasıdır. İlk olarak Mussolini tarafından kullanıldığı sanılmaktadır. Mussolini, 
I. Dünya Savaşı'ndan sonra etkili olan merkezi otoriteye karşı yıkıcı güçler yüzünden savunmasız kalmış bir ulusun birliğini ve ulus aracılığıyla da devlette cisimleşen tarihi bir topluluk kimliğini hedefliyordu. Faşizm, devletin birey üzerindeki üstünlüğünü ve bu devletin gücünün sınırsız biçimde yayılmasını öngörür.
Mussolini "faşizme göre, her şey devletin içindedir ve devletin dışında insani veya ruhsal hiçbir şey yoktur, dahası onun dışında hiçbir şeyin değeri yoktur. Bu anlamda faşizm, totaliterdir ve bütün değerlerin sentezi ve birliği olan faşist devlet, bir halkın yaşamının tüm yönlerini ifade eder, geliştirir ve güçlendirir" diye yazıyordu. Totaliter sistemlerin diğer rejimlerle farkı tanımlanmaya çalışılmıştır. Bütün totaliter sistemlerin egemen tarihi ve ideolojik unsuru olabilecek özellikler üzerinde bir anlaşma yoktur. Ama "totalitarizm" terimini, devletin hedef olarak seçtiği şeye ulaşmak için "bütün yollar"ın kullanılması anlamına geldiği de açıktır. Bundan dolayı, istekleri ne olursa olsun bütün totaliter rejimler güncel tekniklerle siyasi despotizmi güvence altına almak, devlet tarafından belirlenen bir ekonominin dışındaki çıkarları kısıtlamak, demokratik bile olsa tek tip ideolojik kuralları dayatmak gibi başka özellikler de taşır. Totalitarizm, toplumsal yaşamın bütün yönlerini içerir.

Carl Friedrich ile Zbigniew Brzezinski totaliter rejimlerin 7 ortak özelliğini şöyle vurgular:

1. Ütopyacı gelecek vaadi ve binyılcı egemenlik iddiasıyla gelişmiş bir ideoloji.   
2. Tek kişi, tek lider, tek parti. Karizmatik lider.
3. Terör sistemi, fiziksel veya psişik.  
4. Medya tekeli.  
5. Silah tekeli.  
6. Bürokratik koordinasyonla, ekonominin merkezi yönetimi.
7. Totaliter rejime destek veren propagandalar.

Totaliterizm faşist, teokrasist ve bunun gibi katı sistemlerin belirgin tanımıdır. Totaliter rejim, her şeyi halkın geleceği için, iyiliği için yaptığını iddia eder. Bu nedenle totaliter rejimin korunması için her şey yapılabilir.

Birey, yönetimin manipülasyonlarına açıktır. Düşünce ve ifade özgürlüğü bulunmaz. Yönetim aleyhine fikir öne sürülemez. Sadece totaliter görüşlü kişiler yönetime katılabilir.

Lider tek güçtür, tanrısaldır, her şeyi bilir, her şeye hakkı vardır. Liderin ruhunu okşayan lütfuna mazhar olur, eleştiren hiçlikte kaybolur. Her şeye o karar verir, hukuk odur.

Total rejimle otoriter rejim arasındaki fark; total rejimin otoriterliği içine almasından başka, yönetici elitin zorla kurgusal bir toplum inşa etmek istemesidir. Bu arzu kabaca, otoriter bir dille ifade edilebileceği gibi; bilimsel bir dille de ifade edilebilir. Her iki durumda da şiddet; bütün yönleri ile kendini gösterir.

Aile ve gruplar düzen için örgütlenir. Rejim, bir rüyaya, bir ütopyaya dayanır veya onu amaç edinmiştir. Özgürlük yoktur, insanların kendi geleceklerini düşünmeleri imkânsızdır, her şey toplumun, totaliter devletin, mutluluğu içindir.

Totalitarizm, toplumun ve toplumsal gerçekliğin bütününü kavradığını iddia eder. Kendi rejiminin değişmez ve sonsuz devamlılığını sağlayabilmek için, “öteki” (Biz ve Öteki) terimini icat etmiştir. İnsanları, benden olanlar ve benden olmayanlar diye ikiye ayırır.
***

Kaynak: 
Thema Larousse, Milliyet Yayınları, 1993-94, s: 266-267
Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansk. 
http://tr.wikipedia.org/wiki/Totalitarizm
http://tr.wikipedia.org/wiki/Adolf_Hitler


Yazar adı belirtilmeden, link verilmeden kullanılamaz, alıntılanamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder