Giriş
"T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük 12. Sınıf" adlı ders kitabını, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (İHEB), Çocuk Hakları Sözleşmesi ve insan hakları eğitiminin evrensel ilkeleri çerçevesinde detaylı bir analize tabi tuttum. Bu rapor, önceki analizleri birleştirerek daha kapsamlı bir değerlendirme sunmaktadır.
Genel tespit olarak, ders kitabı, milli birliği ve ulusal kimliği güçlendirme amacı güderken, bu hedefe ulaşmak için kullandığı dil ve tarihsel anlatı metodolojisi, insan hakları perspektifinden önemli sorunlar barındırmaktadır. Kitap, kahramanlık ve vatan savunmasını merkeze alan güçlü bir ulusal anlatı inşa ederken; farklılıklara saygı, çok yönlü bakış açısı, empati ve tarihsel yüzleşme gibi insan hakları eğitiminin temel unsurlarını sıklıkla göz ardı etmektedir.
Analiz Bulguları
Taramada öne çıkan sorunlu alanlar, gerekçeleriyle birlikte aşağıda tematik başlıklar altında detaylandırılmıştır:
1. Savaş Söylemi ve "Düşman" Tanımı
Kitap, savaşı bir kahramanlık alanı olarak yüceltmekte, barışı bir değer olarak yeterince işlememektedir. Anlatı, "düşman" figürünü sıkça kullanarak ve onu insanlık dışı özelliklerle tanımlayarak "biz" ve "ötekiler" ayrımını derinleştirmektedir.
Sorunlu Kısım (Sayfa 41, "Kut Zaferi'nden Sonra Halil Paşa'nın Askerlerine Hitabı" başlıklı okuma parçası): Kut'ül Amâre zaferinin ardından Halil Paşa'nın askerlerine yaptığı konuşma, savaşın ve sonuçlarının sunuluş biçimine iyi bir örnektir. Konuşmada geçen, "Bugün Türklere şeref şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprakların güneşli havasında, şehitlerimizin ruhları şad ve handan uçuşuyorlar." ifadesi, düşmanın yenilgisini bir "kara gün" olarak nitelerken, kendi kayıplarını (şehitliği) trajik bir olaydan çok, ruhların neşeyle uçuştuğu uhrevi bir kazanıma dönüştürmektedir. Konuşmanın sonunda Halil Paşa'nın "Bu güne 'Kut Bayramı' adını veriyorum." demesi, kanlı bir muharebenin sonucunu bir bayram ve kutlama vesilesi olarak kodlamaktadır.
Gerekçe: Bu söylem, İHEB'nin en temelinde yer alan yaşama hakkı (Madde 3) ve barış ideali ile çelişir. İnsan hakları eğitimi, çatışmaların barışçıl çözümünü teşvik ederken, savaşın getirdiği insani trajedinin tüm taraflar için acı verici olduğunu vurgular. Binlerce insanın hayatını kaybettiği bir muharebeyi bir "bayram" olarak adlandırmak, savaş olgusunu aşırı derecede normalleştirir ve yüceltir. Şehitlerin ruhlarının "neşeyle uçuştuğu" betimlemesi, ölümün trajedisini ve yaşama hakkı ihlalinin ağırlığını ortadan kaldırarak savaşı gençler için romantik bir ideale dönüştürme riski taşır. Bu yaklaşım, barış kültürünün gelişimine engel teşkil eder.
2. Dışlayıcı Milliyetçilik ve Azınlıkların Temsili
Kitabın milliyetçilik anlayışı, etnik ve dini olarak Türk-Müslüman kimliğini merkeze alır ve bu kimliğin dışındaki grupları (azınlıkları) neredeyse istisnasız olarak "tehdit", "hain" veya "dış güçlerin piyonu" olarak konumlandırır.
Sorunlu Kısımlar:
Sayfa 59, "Azınlıkların Kurduğu Cemiyetler": Rum ve Ermeni cemiyetleri, "Osmanlı İmparatorluğu topraklarından pay almak"
gibi tek ve olumsuz bir motivasyona indirgenir. Bu grupların kendi perspektifleri, talepleri ve tarihsel bağlamları anlatıda yer bulmaz. Gerekçe: Bu yaklaşım, İHEB'nin ayrımcılık yasağı (Madde 2) ilkesine temelden aykırıdır. Tarih eğitimi, bir coğrafyayı paylaşmış tüm toplulukların deneyimlerine saygı duymayı ve onların sesini duyurmayı hedeflemelidir. Azınlıkları sürekli bir "ihanet" çerçevesinde sunmak, toplumsal ön yargıları pekiştirir ve bir arada yaşama kültürüne zarar verir.
3. "1915 Olayları" ve Tarihsel Yüzleşme Sorunu
Kitabın en sorunlu bölümü, 1915'te Ermeni halkının yaşadığı büyük trajediyi sunuş biçimidir. Anlatı, olayları tamamen bir meşru müdafaa ve isyan bastırma çerçevesine oturtarak devletin sorumluluğunu gizlemekte ve inkârcı bir söylem inşa etmektedir.
Sorunlu Kısımlar (Sayfa 35-36):
"Sevk ve İskân (Tehcir ya da Zorunlu Göç) Kanunu"nun, sadece isyan eden ve Ruslarla işbirliği yapan Ermenilere yönelik bir güvenlik tedbiri olduğu iddia edilmektedir
. "Böylece binlerce Ermeni vatandaşın da can ve mal güvenliği sağlandı"
gibi ifadelerle, yüz binlerce insanın ölümüyle sonuçlanan tehcir süreci, tam tersine bir "koruma" faaliyeti gibi sunulmaktadır. Yaşanan kitlesel ölümler, "ulaşım güçlüğü, olumsuz hava koşulları ve salgın hastalıklar"
gibi kasıt dışı nedenlere bağlanarak sistematik şiddet ve katliamlar tamamen göz ardı edilmektedir. "Ermenilerin soykırıma uğradığını iddia edenlerin tam tersine, Ermeni çeteleri yüz binlerce Türk'ü katletmiştir"
denilerek, Ermeni halkının yaşadığı acı, bir karşı iddia ile geçersizleştirilmeye çalışılmaktadır.
Gerekçe: Bu anlatı, en temel insan hakları olan yaşama hakkı (Madde 3) ve işkence ve zalimane muamele yasağının (Madde 5) kitlesel ihlalini yok saymaktadır. Modern hukukta temel bir ilke olan suçun şahsiliği çiğnenerek, bazı grupların eylemleri nedeniyle bütün bir sivil halkın (kadın, çocuk, yaşlı dahil) kolektif olarak cezalandırılması (sürgün edilmesi) meşrulaştırılmaktadır. İnsan hakları eğitimi, geçmişle yüzleşmeyi, kurbanların acısını tanımayı ve uzlaşmayı teşvik eder. Kitabın bu bölümdeki dili, bu hedeflere ulaşmayı imkânsız kılmaktadır.
4. Kadınların Temsili ve Cinsiyet Eşitliği
Kadınlar, tarihin aktif özneleri olarak değil, genellikle ya fedakâr yardımcılar ya da hakların kendilerine "verildiği" pasif varlıklar olarak temsil edilmektedir.
Sorunlu Kısım (Sayfa 124): "Türk Kadınına Verilen Haklar" başlığı, kadınların siyasi ve medeni haklarının bir lütuf olduğu algısını yaratmaktadır. Kadınların bu hakları elde etmek için verdikleri mücadeleler, kurdukları dernekler ve yayınladıkları dergiler gibi kendi eylemliliklerine dair hiçbir bilgiye yer verilmemektedir.
Gerekçe: Bu yaklaşım, kadınların tarihteki rollerini eksik yansıtmakta ve cinsiyet eşitliği (İHEB Madde 2) ilkesinin ruhuyla çelişmektedir. Hakların doğuştan geldiği ve mücadelelerle kazanıldığı evrensel ilkesi yerine, hakların bir otorite tarafından "bahşedildiği" fikri işlenmektedir.
5. İç Muhalefete ve Farklı Görüşlere Yaklaşım
Kitap, Milli Mücadele ve Cumhuriyet'in kuruluşu sürecindeki ana akım dışındaki tüm siyasi görüşleri ve hareketleri meşru bir muhalefet olarak değil, "ihanet", "isyan" veya "gericilik" olarak damgalamaktadır.
Sorunlu Kısımlar:
Sayfa 71, "Büyük Millet Meclisine Karşı Ayaklanmalar": Milli Mücadele'ye karşı çıkan tüm isyanlar, ardındaki karmaşık sosyal, ekonomik ve siyasi nedenler analiz edilmeden, doğrudan "ihanet" olarak nitelendirilir.
Sayfa 140, "Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası": Cumhuriyet tarihinin ilk muhalefet partisinin kapatılması, Şeyh Sait İsyanı ile ilişkilendirilerek bir güvenlik zorunluluğu olarak sunulur. Bu, siyasi çoğulculuğun ortadan kaldırılmasını meşrulaştıran bir anlatıdır.
Gerekçe: Demokrasinin temeli olan düşünce özgürlüğü (Madde 19) ve örgütlenme özgürlüğü (Madde 20), farklı siyasi görüşlerin varlığını ve rekabetini gerektirir. Tarihsel anlatıda muhalefeti sürekli olarak vatan hainliği ile eşdeğer tutmak, demokratik kültüre ve siyasi çoğulculuğa zarar verir.
6. Çocuk Hakları Perspektifi
Kitabın savaş ve kahramanlık odaklı anlatısı, savaşın en savunmasız kurbanları olan çocuklar üzerindeki yıkıcı etkilerini büyük ölçüde göz ardı etmektedir.
Sorunlu Kısım (Sayfa 43): Kitapta, Atatürk'ün günlüğünden alıntılanan, savaş sırasında ailesi tarafından terk edilmiş bir çocuğu anlatan bir bölüm yer almaktadır. Bu, empati kurdurmaya yönelik olumlu bir örnek olsa da, kitabın genel anlatısı içinde istisnai kalmaktadır. Savaşın çocuklar üzerindeki travması, yerinden edilme, açlık ve şiddete maruz kalma gibi konular sistematik olarak işlenmez.
Gerekçe: Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocukların her türlü şiddetten korunmasını ve gelişimlerinin güvence altına alınmasını temel bir ilke olarak belirler. Savaşın yüceltildiği bir tarih anlatısı, bu ilkeyle örtüşmez ve savaşın insani maliyetinin gençler tarafından tam olarak anlaşılmasını engeller.
Genel Sonuç
İncelenen ders kitabı, belirli bir milli kimlik ve tarih bilinci oluşturma hedefini, insan haklarının evrensel değerleri ve ilkeleri pahasına gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Kitabın tek sesli, dışlayıcı, çatışma odaklı ve tarihsel yüzleşmeden kaçınan anlatı yapısı; eleştirel düşünceyi, empatiyi, farklılıklara saygıyı ve barış kültürünü geliştirmeyi hedefleyen modern bir insan hakları eğitimi anlayışıyla ciddi çelişkiler barındırmaktadır.
Kullanılan Kaynaklar
Çevik, A., Koç, G., & Şerbetçi, K. (2019). Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük 12 Ders Kitabı. Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (Analiz çerçevesi olarak kullanılmıştır).
Çocuk Hakları Sözleşmesi (Analiz çerçevesi olarak kullanılmıştır).
Ders Kitaplarında İnsan Hakları Eğitimi İlkeleri (Analiz çerçevesi olarak kullanılmıştır).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder